Türk basınında yeni bir salgın başladı.
İkiye ayrıldı muharrirler. Ya bizdensin, ya ondan!
Hatta iş o denli bir yere vardı ki; bağlı bulunduğu tarafın sözcüsü üzere oldu bazıları.
“İçerden haber veriyormuş” havasına bürünüp, kendi görüşlerini bilgi diye aktarmaktan kaçınmıyorlar.
Ya da… O kadar karışık yazıyorlar ki, o denli anlaşılsın istiyorlar.
Bunun son örneğini de gördük.
Abdulkadir Selvi “Erdoğan’ın muştusu ne olacak?” başlıklı yazısında “Haftaya değişik bir gündemimiz olacak. Bunu laf olsun diye söylemiyorum” sözlerini kullandı.
Arasına da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın “İnşallah önümüzdeki periyotta milletimize, hem uzunluktan boya tüm güney hudutlarımızın güvenliğini, hem insanımızın can ve mal emniyetini garanti altına alacak yeni müjdelerimiz olacak” kelamlarını koydu.
Bu yazıyı okuyanların kimi “Haftaya değişik bir gündemimiz olacak. Bunu laf olsun diye söylemiyorum” tabirini Erdoğan söylemiş üzere yansıttı haberlerinde.
Halbuki Cumhurbaşkanı’nın bu türlü bir sözü yoktu.
Zaten Dezenformasyonla Gayret Merkezi de açıklama yapmakta gecikmedi.
“Bazı toplumsal medya hesaplarında, ‘Haftaya apayrı bir gündemimiz olacak, bunu laf olsun diye söylemiyorum’ ifadelerinin, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamasıymış üzere servis edildiği belirlenmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın rastgele bir açıklamasında bu türlü bir tabir yoktur. Bahse husus sözler, bir köşe muharririne ilişkin sözlerdir.”
Hadi bakalım. Buyurun buradan yakın şimdi!
Bu birinci değil.
Görünen o ki son da olmayacak.
* * *
Burada bir anımı paylaşmak istiyorum.
Yıllar evvel İsveç’e gitmiştim o yıllarda muhabiri olduğum Beşiktaş’ın Malmö maçı için. Bir kaç gün kalmıştım.
Rahmetli Süleyman abinin (Seba) çocukluk arkadaşı ve bir periyot Beşiktaş’ın yöneticisi de olan merhum Mesut Arda da İsveç’te yaşıyordu, biz gazetecilere yardımcı olmak için yanımızdaydı.
İsveç gazetelerinde manşette fok fotoğrafları görmüştüm. Mesut ağabeye sordum:
– Abi, neden manşetlerde foklar var? Ülkede daha kıymetli haber yok mu?
– Yok Gürel, dedi bana; öbür gündem yok. Burası Türkiye mi ki daima bir şey olsun. Türkiye’de gazetecilerin gündemi dolu. Her gün bir şey oluyor. Burada hayat çok rutin olduğu için fokların sıkıntılarını yazıp duruyorlar işte. Ne yapsınlar?
* * *
Türkiye’de o günlerden daha hareketli bugünler.
Görüyorsunuz işte her gün bir gündem. Hatta her saat.
Köşe müelliflerinin husus külfeti çekmesi imkansız.
O yüzden… Karışık ve gizemli yazılar yazıp insanların aklını karıştırmanın gereği yok diye düşünüyorum.
Elbette ki bir gazeteci saraya ya da muhalefete yakın olabilir.
Ama görüşünü yazarken tuttuğu tarafın kelamı üzere yansıtıp akıl karıştırmak yerine kendi görüşü olduğunu açık açık belirtmek daha doğrudur.
Hem bu ülkede bahis problemi mı var ki gazeteciler açısından? Bu kadar karışıklığa ne gerek var mı ki?
Dezenformasyona Gayret Merkezi’nin işi başından aşkın!
Bir de bunlarla uğraşmasınlar değil mi?